Bir Freddie Mercury kolay yetişmiyor. Ölümünün ardından 31 yıl geçti ve biz artık bunu çok daha iyi anlıyoruz. Tarihin gördüğü en eşsiz solist Freddie Mercury ve onun grubu Queen’in hikayesini müziklerle birlikte anacağız.
1970’li yıllar hem ülkemiz hem de dünya için çok özel yıllardı. Günümüzde bile severek dinlediğimiz pek çok müzik grubu bu dönemde ortaya çıktı. Özellikle rock furyasının başlayıp stadyum dolusu insanlara konser veren dünyaca ünlü isimler, ilk şarkılarını bu yıllarda çıkarmaya başladılar. Bugün sizlere bu rock grupları arasında en önemlilerden biri olan Queen grubunu tanıtacağız.
Freddie Mercury gibi çok eşsiz bir soliste sahip olan grup, birlikte çaldıkları yıllar içerisinde bizlere efsane sayılacak pek çok eser bıraktı. Hadi gelin şimdi tüm dünyada albümleri milyonlarca satmış bu efsane grubu yakından tanıyalım.
Queen grubu nasıl kuruldu?
Queen grubu 4 isimden oluşuyor. Bu isimler Brian May, Roger Taylor, Freddie Mercury ve John Deacon’dır. Brian May ve Roger Taylor’ın içinde bulunduğu Smile grubu 1960’ların sonunda dağıldı. Bunun ardından bu iki isme o dönemler bilinmese de dünyanın en eşsiz şarkıcılarından biri olacak Freddie Mercury katıldı ve Queen grubu kurulmuş oldu. Bundan 1 yıl sonra gruba bas gitarist John Deacon da katıldı ve başarılarla dolu yolculuğun ilk adımı tamamlanmış oldu.
Queen grubu müzik piyasasına girdi
4 kişilik kilit sayıya ulaşan ekip 1973 yılında “Keep Yourself Alive” adıyla ilk 45’liğini çıkardı. Bu şarkının hemen ardından aynı yılda ilk albümleri olan “Queen I”ı piyasaya süren grup, 1974’de “Seven Seas of Rhye” şarkısıyla ilk kez müzik listelerine girdi. Arka arkaya albüm çıkarmaya devam eden Queen grubu, 3. albümleri “Sheer Heart Attack”tan çıkan “Killer Queen” single’ı ile adlarını ilk kez gerçek anlamda duyurdular ve müzik listelerinde 2. sıraya kadar yükseldiler.
1975’te Bohemian Rhapsody ile asıl başarı geldi
Queen grubunun imza şarkıları arasında belki de en ünlüsü Bohemian Rhapsody‘dir. İşte bu şarkının da yer aldığı “A Night at the Opera” albümü 1975’te yayınlandı ve şarkı Britanya listelerinde 9 hafta bir numarada kaldı. Uluslararası alanda da başarıya ulaşan grup, yayınladıkları son albümde daha senfonik ve vokale odaklı ilerlemişlerdi.
Daha önceki albümlerine göre daha yumuşak bir müziğe geçiş yapan grup, bu albümle belki de daha önce kimsenin cesaret edemediği bir harmanla Bohemian Rhapsody’i yayınladı. Günümüzde bile sayısız insana göre “rock tarihinin en iyi şarkısı” olarak nitelendirilen Bohemian Rhapsody, Queen grubunun önündeki kapıları sonuna kadar açacaktı. Aslında bu şarkı yayınlanmadan önce prodüktörler tarafından beğenilmemişti. O dönem bir şarkının hit olabilmesi için süresinin 3 dakikayı geçmemesi gerekiyordu ve bu şarkı tam 6 dakikaydı.
Dünya çapında bir grup: Queen
A Night at the Opera albümü, Queen grubunu tüm dünyaya tanıtmıştı. İnsanlar aslında çok başarılı parçalar yer alan önceki albümlerini de dinlemeye başlamıştı. 4. albümden sonra grup da bir değişime uğradı. Artık daha senfonik besteler bulunuyordu. Bu durum bazı kişiler tarafından eleştirilmişti, çünkü Queen’in bu tutumu, popülarite için taviz vermek olarak yorumlanıyordu. Ancak grup modern tüketime uygun müzikler yapmaya devam etti ve yıllar boyunca tanınır kaldı.
Queen tam bir konser grubuydu
Queen’in bu başarılı yolculuğunun ardında en önemli etkenlerden biri grubun muhteşem bir konser şovunun olmasıydı. Ses ve enerji olarak kusursuz bir solist olan Freddie Mercury, konserlerde insanları eğlendiriyor, dinleyicileri adeta şarkının içine çekiyordu. Bu özel grubu dinlemek isteyen insanlar konserlerine akın ediyor, adeta izdiham yaşanıyordu. Bunun sonrasında ise grup dünya çapında stadyum konserleri vermeye başladı.
Albümler ve efsane şarkılar devam etti
Grup, 1976’da “A Day at the Races” albümüyle sevenlerin karşısına çıktı. Bu albümde rock soundu yerini daha senfonik ve yumuşak tonlara bırakmıştı. 1977 yılında çıkan sonraki albüm olan “News of the World” ise işin içine blues tarzını ekledi. Bu albümde günümüzde rock müzik denildiğinde ilk akla gelen iki parça da yer alıyordu. Bunlar “We Will Rock You” ve “We are the Champions” şarkılarıydı.
Queen’in sırrı her kesime hitap etmesiydi
Queen’in bu kadar başarılı olmasının ardında tek bir alana tıkılı kalmayıp pek çok farklı türde müzik yapma çabası yatıyor. 1978 senesinde kendi tarzlarını adeta baştan yaratıp “Jazz” albümünü piyasaya sürdüler. Albümün içinde doğu ritimlerine sahip “Mustapha” isimli bir şarkı olduğu gibi hard rock türünde şarkılar ve elbette jazz ezgili şarkılar yer alıyordu.
1980’lerde karşımızda gerçek bir Queen grubu var
1979’da bir konser albümü olan “Live Killers’ı çıkaran Queen, bir süre konserlere yoğunlaşacaktı. 1980’de sekizinci stüdyo albümleri olan “The Game’i piyasaya süren grup, 7 yılda 8 stüdyo albümü ve bir konser albümü çıkarmıştı. Bu durum dinleyiciler tarafından hoş karşılanırken birtakım korkuları da beraberinde getiriyordu. Diğer pek çok grupta olduğu gibi Queen de elindeki malzemeyi tüketiyor muydu? Bu durumu şöyle özetleyebiliriz. Queen, diğer grupların aksine tek türde müzik yapmamış, hemen hemen tüm dünya müziklerini kucaklamışlardı. Bu da ellerindeki malzemenin çok geniş olmasını sağlıyordu.
Tarihler 1981’i gösterdiğinde grubun 10. yılı üzerine bir “Greatest Hits” albümü çıkarıldı. Bu albüm, önceki yıllarda yapılmış ve Queen grubuyla özdeşleşen 17 şarkıyı içeriyordu. Bu albüm tüm dünyada büyük bir ilgiyle karşılandı.
1982’ye geldiğimizde ise Queen grubu “Hot Space” isimli albümle sevenlerin karşısına çıktı. 80’lerin henüz oturmayan pop ritimlerini barındıran bu albüm, 70’lerde Queen’i severek dinlemiş kesim tarafından ciddi eleştiriler aldı. Hatta bu albüm yüzünden gruba tavır bile alındı. Her ne kadar bir kesim tarafından çok eleştirilmiş olsa da ilerleyen senelerde 80’lerin bu alana daha çok yönelmesi Freddie Mercury ve Queen grubunun müzik konusunda ne kadar ileri görüşlü olduğunu da bizlere gösterdi. Sürekli yeni tarzlar deneyip bunlarda başarılı olan bir grup olan Queen, aslında bu sayede herkesin bir şekilde sevgisini ve saygısını kazanmıştı.
Keşke birinde olsaydık dediğimiz o muhteşem konserler
Hot Space albümünün ardından grup uzun bir dünya turnesine çıktı. Zaten Freddie Mercury ile eşsiz konser şovları sunan grup, hep daha iyi olmaya çalışıyordu. Konserlerinde yeni ışık şovları deneyen Queen, görselliğe her zaman önem vermişti.
Queen, bir poprock albümü olan “The Works”le geri döndü
Queen’in 1984 yılında çıkan pop rock türündeki albümü The Works, grubun yıllar geçmesine rağmen hala en iyi olduğunu gösteren bir albümdü. Albümde “Radio Ga Ga”, “I Want To Break Free”, “Hammer To Fall” gibi şarkılar vardı ve bu şarkılar gruba yeni tarzlar katmayı sağlamıştı. Bu başarılı albümün ardından Queen grubu yeniden konserlere odaklanmaya başladı.
Grup üyeleri konserlerin ardından bir süre kendi köşelerine çekildiler. Solo çalışmalara odaklanan Queen üyeleri, medyaya dağılma belirtileri veriyorlardı. Sadece birkaç televizyon programında görünen Queen üyeleri, onun dışında dağılmış bir görünüm sunuyordu. Bu ciddi sorun tüm dünya tarihinin en büyük konseri olan Live Aid’deki muhteşem Queen performansıyla çözülecekti.
Freddie Mercury’nin ikonikleştiği efsane Live Aid konseri
Tarihler 13 Temmuz 1985’i gösterdiğinde dünyanın gelmiş geçmiş en büyük müzik organizasyonu Live Aid gerçekleşti. İki farklı stadyumda gerçekleşen ve Etiyopya’da yaşanan açlığa karşı bağış toplamayı hedefleyen bu organizasyon tam 16 saat sürmüş ve döneminin ünlü şarkıcıları 20 dakika olacak şekilde sahne almışlardı.
Hemen hemen 2 milyar insanın televizyon karşısında izlediği bu özel organizasyonda Freddie Mercury efsane bir performans sergilemişti. Normal bir konser süresine göre çok daha kısa olan 20 dakika içerisinde sevilen şarkılarını muhteşem bir şovla seslendiren Freddie Mercury, bu şovuyla tüm dünyaya Queen’in özel bir grup olduğunu göstermişti. 2005’te yapılan bir anket, Queen’in Live Aid konserinin tüm zamanların en büyük “rock performansı” olarak belirledi. Ayrıca sayısız sanatçının çıktığı 16 saatlik konserde Queen’in yer aldığı bölüm en çok bağış toplanan bölüm olmuştu.
Her detayıyla muhteşem bir 20 dakika olan Live Aid Queen konseri, Freddie Mercury ve Queen grubunun hayatını anlatan Bohemian Rhapsody filminde gerçeğine fazlasıyla yakın şekilde canlandırılmıştır.
Sona yaklaşıyoruz: Freddie Mercury’nin son turnesi
1986 yılında ikinci konser albümleri olan “Live Magic”i ve ardından 11. stüdyo albümleri “A Kind of Magic“i yayınlayan grup, sonrasında bir turneye çıktılar. Bu turne, Freddie Mercury’nin son turnesi oldu. Mercury’nin sahne performansının düştüğünün konuşulmaya başlandığı bu dönemde, dünyaca ünlü solistin HIV virüsü kaptığına dair söylentiler de çıkmaya başladı. Freddie Mercury ise bu söylentileri o dönem verdiği bir röportajda reddetti.
Bazı şarkıları bir süre sonra daha da anlamlı olacak son albüm: Innuendo
Freddie Mercury’nin hastalığı nedeniyle konser vermeyi bırakan grup 1989’da “The Miracle” adlı albümünü yayınladı. Bu albümden 2 yıl sonra ise 5 Şubat 1991’de grubun Freddie Mercury hayattayken çıkarılan son Queen albümü olan “Innuendo” yayınlandı. Albümde yer alan “Show Must Go On“, “I’m Going Slightly Mad”, “Bijou”, “Innuendo” gibi şarkılar büyük ses getirdi.
Diğer Queen albümlerine göre daha duygusal bir albüm olan Innuendo, o an bazı şeyler konuşulsa da tam olarak hikayeyi bilmeyen hayranlar için sonrasında çok daha anlamlı olacaktı. Özellikle bu albüm sırasında çok hasta olan ve kayıtları çıkarıp çıkaramayacağı bile tartışılan Freddie Mercury, tüm zorluklara rağmen albümü tamamlayabilmiştir.
Queen grubunun gitaristi Brian May, bir röportajında Freddie Mercury hakkında, “Bana sürekli daha fazla şarkı söylemek istediğini söylerdi” demişti. Freddie Mercury’nin kendisine sürekli şarkı yazmalarını istediklerini ve “Ben öldükten sonra tamamlarsınız.” dediğini söyleyen May, Mercury’nin ölümden hiçbir korkusu olmadığını da sözlerine eklemişti.
AIDS, 1991’de “dünyanın en iyi şarkıcısını” aramızdan aldı
Tüm hayatını müziğe adayan isimlerden biri olan Freddie Mercury, 1987 yılında yakalandığını öğrendiği AIDS hastalığını basından gizlemeyi tercih etmişti. Taa ki ölümünden bir gün önce yaptığı basın açıklamasına kadar. Mercury, ölmeden bir gün önce basının karşısına çıkıp AIDS olduğunu duyurdu. Mercury, bu açıklamasından 24 saat kadar sonra dostlarının kollarında, henüz 45 yaşındayken hayatını kaybetti. Mercury öldüğünde tarihler 24 Kasım 1991’i gösteriyordu.
Uzun yıllar boyunca pek çok insanla cinsel ilişkiye giren Mercury, hayatının son yıllarında ise hayat arkadaşı Jim Hutton’la yaşamıştı. Mercury’nin AIDS’i kimden kaptığı bilinmese de hayat arkadaşı Hutton’a hiç bulaştırmadı.
Freddie Mercury’nin ölümü AIDS’in ciddiyetini dünyaya gösterdi
Pek çok eleştirmen ve benim gibi milyonlarca dinleyici için dünyanın gelmiş geçmiş “en iyi şarkıcısı” olan Freddie Mercury’nin ölümü elbette herkesi çok üzdü. Daha nice şarkılar söyleyebilecekken kaybettiğimiz bu isim ölümüyle bile kitleleri harekete geçirmişti. Freddie Mercury’nin ölümünün ardından 20 Nisan 1992’de “The Freddie Mercury Tribute Concert” adı altında bir anma töreni düzenlendi.
Bu törende Elton John, Robert Plant, Tony lommi, Roger Daltrey, David Bowie, Annie Lonnox gibi pek çok isim sahne almıştı. Verilen bu konserde toplamda 20.000.000 Pound toplanarak tüm para AIDS hastalığının çözümü için harcanmıştır. Bu konserde aynı zamanda Freddie Mercury’nin yakın arkadaşı olan Elton John, Mercury’nin hiç canlı olarak seslendiremediği “The Show Must Go On” şarkısını söylemişti.
Queen, 6 Kasım 1995’te ise Freddie Mercury’nin son isteği olan tamamlanmamış şarkıları bitirip “Made In Heaven” adı altında bir albümle yayınladı.
İLGİLİ HABER
Yazdığı Çoğu Şarkıyı Ezbere Bildiğimiz Nadir İnsanlardan Aysel Gürel’in Sıra Dışı Hayatı
Bugün sizlere Queen grubu ve onun efsane solisti Freddie Mercury’nin hayatını anlattık. Gerek sesi gerek sahne şovları gerekse de söylediği şarkılarla unutulmaz isimler arasına giren Freddie Mercury, bugün yaşasaydı 76 yaşında olacaktı. Kendisini sevgi ve özlemle anıyoruz. Peki sizler Queen grubu ve onun eşsiz solisti Freddie Mercury hakkında ne düşünüyorsunuz? Ayrıca böyle içeriklerin daha sık gelmesini istiyorsanız bizlere yorumlar kısmında belirtmeyi unutmayın.